anapara.com

‘Cennet ile cehennem arasında, arafta bir yıl’

"Türkiye ekonomisi açısından 2015’in devalüasyon yılı olarak adlandıran Atilla Yeşilada, Paraanaliz.com sitesindeki köşesinde Ekonominin 2016’da nasıl bir yol izleyeceğini ve 2016 yılı senaryolarını yazdı.

İşte Atilla Yeşilada'nın o yazısı:

'Cennet ile cehennem arasında, arafta bir yıl' olacak!

2016’nın Türkiye ekonomisi açısından ‘’cennet ile cehennem arasında, arafta bir yıl’’ olacağını ifade eden Yeşilada, üç farklı senaryoyu şöyle anlattı:

Yüzde 50 ihtimali olan uzlaşmaya dayalı temel bir senaryo, Türkiye’yi gelişmekte olan ülkelerden pozitif anlamda ayrıştıracak yüzde 20 ihtimali olan şanslı senaryo ve ‘’yol bitti’’ adını taşıyan yüzde 30 ihtimalli kötümser senaryo.

2016’da Türkiye’nin de dünya gibi can sıkıcı bir yıl geçireceğini öngören Yeşilada, “Gerisine şans karar verecek, çünkü maalesef ne iş dünyası ne de Ankara bizi kötü senaryodan iyi senaryoya götürecek kafa yapısına sahip’’ dedi.

TEMEL SENARYO

Temel senaryo oldukça sıkıcı. Ekonomi yüzde 3 civarında büyüyor ancak. Çünkü bütçe cephesinden gelen genişletici gelir akımları, siyasetten gelen moral bozucu haberler, dış finansal koşulların sıkılaşması ve yılın ikinci yarısında para politikasının zoraki sıkılaşması ile tamamen bertaraf oluyor.

Bankaların da regülasyonlar ve TL mevduat eksikliği nedeniyle kredi verme kapasitesi sınırlı kalıyor.

İhracat, doların değer kazanması ve Rusya’nın yaptırımları nedeniyle büyümeye fazla bir katkı yapamıyor.

Cari açık, dolar GSYH’nin hiç değişmemesi nedeniyle yeniden yüzde 5’e çıkıyor, fakat finansman sıkıntısı yaşamıyoruz.

2016’DA ALTIN FİYATLARI NE OLUR?

Merkez Bankası, yılın ikinci yarısında parasal tedbirler alsa da, enflasyonda oluşan katılığı kırmak zaman alırken, emtia fiyatları yeniden yükselmeye başlıyor ve TÜFE yılı yüzde 7.5 civarında tamamlıyor.

Bütçe açığı ise yavaşlayan vergi gelirleri ve önü alınmayan harcamalar yüzünden milli gelirin yüzde 1.6’sına kadar tırmanıyor. Özetle, “idare ediyoruz işte.

SANSLI SENARYO

“Şansımız yaver gitti” senaryosunda ise politik şokların durulması, mesela açılım sürecine geri dönülmesi ve Suriye’de ateşkesin kalıcı olması kadar küresel finansal akımların yönünü yeniden gelişmekte olan piyasalara (GOP) çevirmesi önemli rol oynuyor.

Türkiye AB ile daha da yakınlaşıyor ve hükümet reform takvimine sadık kalıp, içeriğini dolduruyor. Bu şartlar altında Merkez Bankası, uzun süre ek sıkılaştırma yapmak zorunda kalmazken, düzelen iş ortamı sayesinde sabit sermaye yatırımlarından ilk senaryoda hesaba katmadığımız bir katkı geliyor milli gelire. Siyasal ortamın rahatlaması ve bankaların dışardan daha kolay borçlanması sayesinde, kredi hacminde büyüme yeniden başlıyor ve özel tüketim de katkı sağlıyor. Bu senaryoda cari açık GSYH’nin yüzde 5’ini biraz aşabilir, ama TL’nin değer kazanması sayesinde enflasyon yüzde 6.5-7’lere kadar gerileyebilir. Büyüme ise yüzde 4.5’a çıkabilir.

YOLUN SONU!

Kötü senaryo ise gerçekten kötü, “yıllardır yalpalayarak üstünde gittiğimiz bu “idare etme” yolu bitiyor. Siyasal şoklar ekonomik güveni vuruyor. Mesela, Suriye’de savaşa fiilen müdahil oluyoruz, veya yaz aylarında başkanlık meselesi yüzünden bir erken seçim gündeme geliyor. Küresel düzlemde kredi şokları piyasaları sarsıyor, ya da FED dört faiz artırımı yaparak, Türkiye gibi çok borçlu ülkelerin finansman maliyetlerinin hızla yükselmesine neden oluyor. Bu durumda büyüme yerine resesyona kadar giden bir yavaşlama söz konusu olabilir.

Cari açığın daralacağı kesin, ama enflasyonda soru işaretleri oluşur. Bir yanda daralan iç talep ve yükselen faizler enflasyonu baskılar, öte yanda ise senaryonun doğal uzantısı olan TL’nin değer kaybı yukarı iter."