Vatan Gazetesi yazarı Ali Ağaoğlu konuyu köşesine taşıdı. İşte o yazı:
Geçtiğimiz Aralık ayında “Putin, Ruble, Brent 63’te buluşacaklar” diyen bir espri piyasalara yayıldı. Putin doğa kanunu 63’e yaklaşırken, Brent 45.6’ya kadar gerilerken, Ruble dolar karşısında 79.50 seviyesine kadar indi. “Üçleme” kadar popüler olmasa da 2.70 “ikilisi” Türkiye’nin radarına girdi. 2.70’lerin ilki dolar/TL kuru ikincisi ise “Dolar bazında BIST 100 Endeksi.” Önceki gün döviz depo faizlerini “ucuzlatan” Merkez Bankası’ndan dün de “ek önlemler” gelmeye devam etti. Rezerv Opsiyon Katsayıları’nda yapılan düzenleme ile piyasaya yaklaşık 1.5 milyar dolar likidite sağlanırken, döviz mevduatları için tutulacak zorunlu karşılık oranları arttırılarak 1.3 milyar doları geri çekiliyor.
DOLAR NE KADAR? Tıklayın
İlkinde amaç döviz olarak tutulan zorunlu karşılıkların yerine TL’nin alması ve böylelikle MB’den TL fonlama ihtiyacı arttırılırken, ikincisi ile de piyasaya verilen dövizin rezervlere etkisi azaltılmaya çalışılmış.
Bankaların MB’den borç aldıkları döviz depo faizlerini düşürmek ve piyasaya nette 200 milyon dolarlık döviz likiditesi vermek sorunu çözecek gibi görünmüyor. 2001 yılındaki gibi yine bir “teşhis” hatasına doğru gidiyoruz. Piyasada döviz likidite sıkışıklığı yok ki. Hele ki Fed henüz faizleri yükseltmemiş, ECB de parasal genişlemeye yeni başlamışken.
Güven açıklamaları önemli
Sorun “kur riski” sorunu. Basit olarak; üretim için ithalat yapmak zorunda olan bir şirket için iki seçenek var. Ya Türk Lirası’nı verip, döviz alacak ve ithalatını yapacak ya da döviz kredisi alacak ve ödemesini yapacak. Dövizin daha da artacağını düşünen derhal alır, dövizin ileride düşüneceğini düşünen (ithalatı yaptığı anda yeni bir döviz açık pozisyonu yaratarak) borç alır. Şu anda kur artışlarında ağırlıklı olarak birinci tercihin kullanılmasının payı azımsanmayacak kadar çok. Likidite vererek “kur riskini” ortadan kaldırmak ne yazık ki mümkün değil.
Bunun için ne yapmak lazım derseniz “algının” değiştirilmesi gerekiyor. MB’nin “bir şeyler yapıyormuş gibi” görünen adımları yerine “derli toplu bir paket” ortaya konulmalı. Bu paketin ilk maddesi de; siyasilerin teknik konularda her sorulduğunda (hatta sorulmadan) yanıt vermekten vaz geçmeleri ve kendi atadıkları bürokratlarına güvendiklerini açıklamaları geliyor.
Bugün Cumhurbaşkanı ile MB Başkanı Başçı, bir araya gelecek. Umarım bu toplantı sonrasında “güven” açıklamaları yapılır… Bu açıklama sonrasında da dün bazı gazetelerde yayınlanan önlemlerin de bir araya geldiği bir “paket” açıklanır.
Paketin “olmazsa olmaz koşulu” güven maddesi. Teknik önlemler sonradan geliyor. Eğer sadece teknik önlemlerle yetinilir; hele ki bu önlemler piyasaları ikna etmeye (korkutması yetmez!) yeterli olmazsa işte o zaman dolar/TL ve dolar bazında Borsa İstanbul 100 Endeksi’nin 2.70’te buluşması kaçınılmaz olur!
Sonrası mı?
Ne siz sorun, ne ben söyleyeyim…