Dünya Bankası, küresel büyümenin 2016'da yüzde 2.9 ve 2017 ve 2018'de yüzde 3.1 olmasını bekliyor.
Raporda, gelişen piyasalardaki yavaşlamanın Türkiye'ye etkileri ele alındı.
Raporda şu bilgiler verildi:
"Hayal kırıklıkları 2015 yılında önemli yükselen ve gelişmekte olan ülkelerde ekonomik faaliyetin daha da yavaşlaması, başlıca yüksek gelirli ülkelerdeki ılımlı toparlanmayı gölgeledi. Bunun sonucunda 2015 yılında küresel büyüme yine hayal kırıklığı yaratarak Haziran 2015'teki projeksiyonların 0,4 puan altında, tahmini yüzde 2,4 olarak gerçekleşti. Önümüzdeki dönemde küresel büyümenin daha önce öngörülenden daha düşük bir oranda hızlanarak 2016 yılında yüzde 2,9'a, 2017-18'de ise yüzde 3,1'e çıkması bekleniyor. Emtia fiyatlarındaki düzelme ile birlikte 2016 yılında küresel enflasyonun orta ölçüde bir artış kaydetmesi, ancak yine de tarihsel standartlara göre düşük seviyelerde kalmaya devam etmesi bekleniyor.
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER İÇİN KRİZ SONRASI EN DÜŞÜK SEVİYE
2014 yılında yüzde 4,9 olarak gerçekleşen gelişmekte olan ülkelerdeki büyümenin, 2015 yılında Haziran ayında öngörülen düzeyin 0,4 puan altında, yüzde 4,3 olarak gerçekleştiği, böylelikle kriz sonrası en düşük seviyeye indiği tahmin edilmektedir. 1980'li yıllardan bu yana görülmeyen bir gelişme olarak, en büyük yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerin çoğu son üç yıldır eşzamanlı olarak yavaşlama kaydetmektedir.
Bu yavaşlamanın en belirleyici etkenleri konjonktürel ve yapısal özelliktedir ve dış ve iç zorlukların birbileşiminden kaynaklanmıştır. Emtia fiyatlarındaki sert düşüşler, durgunlaşan küresel ticaret , zayıflayan sermaye akışları ve kur baskıları 2015 yılında emtia ihracatçıları için özellikle zorlu bir dış ortam yaratmıştır ve büyüme ile ilgili hayal kırıklıklarının çoğu da bu alanda yoğunlaşmaktadır. Başlıca yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerin çoğunda yurt içindeki azalan üretkenlik artışları, aşınan politika tamponları ve artan politika belirsizlikleri büyümenin yavaşlamasına ve kırılganlıkların devam etmesine katkıda bulunmuştur.
2016 ve 2017 yıllarında, gelişmekte olan ülkelerdeki büyümenin hafif bir ivme kazanarak sırasıyla ortalama yüzde 4,8 ve yüzde 5,3 olarak gerçekleşmesi, ancak son yıllardaki yavaşlamanın altında yatan faktörlerin çoğunun etkisini mevcudiyetini koruması bekleniyor. Özellikle, emtia ihracatçılarının küresel büyümeye katkısının, emtia patlamasının yaşandığı yıllarda kaydedilen seviyelerin çok altında kalması bekleniyor.
BAZI PARLAK NOKTALAR
Gelişmekte ülkelere ilişkin bu karamsar görünümde dikkat çeken istisnalar arasında Doğu Asya ve Güney Asya'daki bazı emtia ithal eden ülkeler yer alıyor bu durum özellikle Hindistan'da olmak üzere azalan makroekonomik kırılganlıkları ve iç politika reformlarını yansıtıyor. Düşük gelirli ülkelerdeki büyüme her ne kadar 2015 yılında bir öndeki yıla göre yüzde 6,1'den yüzde 5,1'e düşmüş olsa da genel olarak güçlü kalmıştır. Şu anda büyüme oranlarının tarihsel ortalamaların önemli ölçüde altında gerçekleştiği birçok orta gelirli ülkenin aksine, düşük gelirli ülkelerin çoğu kriz öncesi döneme göre daha hızlı büyümeye devam etmektedir
BAŞLICA YÜKSEK GELİRLİ ÜLKELERDE ILIMLI TOPARLANMA
2015 yılında başlıca yüksek gelirli ülkelerdeki toparlanma dikkat çekmiştir ve işgücü piyasalarının ve kredi koşullarının iyileşmesi ile birlikte iç talepte yaşanan güçlenme bunda belirleyici bir etken olmuştur. Bununla birlikte, dolardaki değer artışının ABD üzerindeki ve Asya'da yavaşlayan ticaretin Japonya üzerindeki etkileri dikkate alınarak, 2016 yılına ilişkin tahminler düşürülmüştür. Avro bölgesinde, güçsüz dış talebe ve artan jeopolitik endişelere rağmen, devam eden ancak kırılganlığını koruyan toparlanma koşulları mevcudiyetini sürdürecektir. Yüksek gelirli ülkelerde, küresel finansal krizden miras kalan etkiler yavaş yavaş dağılmakla birlikte hissedilmeye devam etmekte ve bu ekonomilerin hem toplam talebini hem de altta yatan büyüme potansiyelini sınırlamaktadır.
EN BÜYÜK YÜKSELEN PİYASALARDAKİ SERT YAVAŞLAMA RİSKİ
Düşük olasılıklı bir senaryo olmakla birlikte, Çin'deki yavaşlamanın daha da artması ve bununla birlikte diğer yükselen piyasalarda ekonomik faaliyetteki yavaşlamanın uzaması aşağı yönlü bir risktir. Yükselen ve gelişmekte olan ülkeler arasında potansiyel büyümedeki düşüşün sürmesi, başlıca yüksek gelirli ülkelerdeki büyümenin durgun bir seyir izlemeye devam etmesi ve jeopolitik gerilimlerin artması olasılıkları bu riski daha da yoğunlaştırmaktadır. Ayrıca, ABD'deki para politikasını sıkılaştırma döngüsü ile ilgili önemli riskler de mevcuttur. ABD faiz oranlarının gelecekteki seyri ile ilgili beklentilerdeki ani bir yeniden düzeltme, bazı gelişmekte olan ülkelerdeki iç kırılganlıklar ve politika belirsizlikleri ile birleşerek finansal baskı yaratabilir ve sermaye akışlarının yıkıcı bir şekilde aniden kesilmesi riskini arttırabilir. Böyle bir ani kesilmenin kısa vadeli maliyetleri çok büyük boyutlu olabilir ve genellikle üretim ve yatırımda sert daralmalar ile de ilişkilendirilmektedir.
POLİTİKA ÖNCELİKLERİ
Risklerin azaltılmasında ve büyümenin desteklenmesinde konjonktürel ve yapısal politikaların bir bileşimi karşılıklı olarak pekiştirici olabilir. Yakın vadede, politika eylemlerinin finansal piyasa çalkantılarına dayanma yeteneği üzerinde odaklandırılması gerekecektir. Mali politika, sıkıntılı bir dönemde büyümenin desteklenmesi için faydalı bir araç olabilir, ancak canlandırma önlemlerinin etkililiği mali hareket alanının mevcudiyetine bağlıdır. Birçok gelişmekte olan ülke için, böyle bir hareket alanının yeniden oluşturulması bir öncelik olmaya devam etmektedir. Bu önlemler, kısa vadede yatırımcı güvenini arttıran ve uzun vadede büyüme beklentilerini yükselten yapısal reform önlemleri ile desteklenmelidir. Başarılı yönetişim reformları, özellikle altyapı yatırımlarını arttırma çabaları ile birleştirildiklerinde olumlu büyüme faydaları sağlarlar.