anapara.com

Piyasalarda jeopolitik riskler mi fiyatlanıyor?

Sermet DOĞAN

GCM Menkul Kıymetler Analisti

2016 yılına giriş yapmaya hazırlanan küresel piyasalar, geride bıraktığımız aylar içerisinde birçok farklı dinamik ile baş etmek zorunda kaldı. Sosyal, politik, siyasi ve ekonomik faktörlerin yanında, finansal piyasaların yönü, yatırımcıların verdiği kararlarda etkili oldu ve gündemi çok farklı kollardan etki altına aldı. Yani 2015’te piyasalar, ekonomik ve finansal gelişmeler ile birlikte, bu faktörlerin dışında kalan etkenleri de yakından izlemek zorunda kaldı ki, söz konusu unsurlar varlık fiyatlarında dönem dönem yönü belirledi.

Görünen o ki yeni yıl içerisinde de yatırımcılar jeopolitik riskleri, finansal enstrümanların fiyatında etkili olabilecek bir değişken olarak hesaba katmaya devam edecekler. Orta Doğu’da devam eden karışık görünüm, Suriye’nin belirsiz durumu ve Türkiye’nin bölgedeki gelişmeleri izlerken Rusya ile arasındaki ilişkileri nasıl düzenleyeceğini içeren başlıklar, göz ardı edilemeyecek bir listenin önemli maddeleri olarak kalmayı sürdürecek. Bu konulara ilişkin yakın dönemde yeni ve can alıcı gelişmeler yaşanabilecek olsa da, kısa sürede çözüme kavuşacak sorunlar içeren jeopolitik riskler olmadıkları da görünüyor.

“Jeopolitik gelişmeler mi, para politikası mı?”

Yukarı da söz ettiğimiz gündem, 2015 yılı içerisinde uluslararası piyasalarda işlem gören varlık fiyatlarını şüphesiz ki etkiledi.  Para birimleri, altın, petrol gibi emtia fiyatları ve borsalar, çatışma, terör ve saldırı haberlerinin getirdiği endişeler ile, temel faktörlerin etkisine bağlı olarak farklı yönlerde değer değişimleri kaydetti. Ancak tüm söz ettiğimiz araçlar arasında orta ve kısa vadeli trendleri belirleyen değişkenleri masaya yatırdığımızda, ekonomik anlamdaki gerçeklerin ve ekonomi üzerinde etkili olabileceği düşünülen merkez bankası politikalarının daha önemli dinamikler içerdiğini gördük.  Birkaç örnek bu noktayı daha iyi aydınlatmamızı sağlayabilir.

Paris saldırıları sonrasında CAC-40 Endeksi – Resmi İncelemek İçin Tıklayınız

13 Kasım 2015 Cuma gecesinde Paris, Fransa tarihinin en kanlı terör saldırılarından birine şahit oldu. Tüm dünyada şok etkisi yaratan katliam gündeme damgasını vurdu.

Söz konusu olaylar zinciri yerel saat ile 21:36’da başladığında Fransa’nın CAC-40 endeksi haftayı tamamlamış ve işleme kapanmıştı. Grafikte görüldüğü gibi endeks 13 Kasım sonrasındaki Pazartesi gününe (16 Kasım), 13 Kasım’daki kapanışın oldukça altında bir seviyeden başlangıç yaparak başlıyor.

Ancak sonrasındaki değişimler dikkat çekici… Fransız borsası, ülke ekonomisinin ve finansal piyasalarının söz konusu olaydan derin bir yara almayacağına yönelik inanç ile yükselişe geçiyor ve ardından iki gün daha yukarı yönlü eğilimini sürdürüyor. Hatta grafiğin mavi renkli büyük resminde, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) para politikasını genişleteceği yönündeki algının ağırlık kazanması ile CAC-40 endeksinin alımlar ile yükselişine devam ettiği görülebilir.

1 Kasım Seçimleri Sonrasında USD/TRY Paritesi – Resmi İncelemek İçin Tıklayınız

Bir başka örnek ise daha yakın bir araç üzerinden verilebilir. USD/TRY paritesi, büyük çoğunluğun beklemediği bir şekilde 1 Kasım seçimlerinden tek parti iktidarına işaret eden sonuçların çıkması ile sonraki haftanın ilk işlem gününe, Türk Lirası’ndaki sert kazançlar nedeni ile düşerek başladı. Bu harekete neden olan piyasalar, Türkiye’deki siyasi istikrarı fiyatlarken, sonrasında paritenin, 1 Kasım Pazar günü yapılan seçimler öncesindeki Cuma günü kapanışına kadar yükselişler kaydettiği görüldü. Fiyatın kaydettiği bu sert düşüşün ardından toparlanmasını sağlayan unsurlar ise, ABD Merkez Bankası’nın (FED) Aralık ayında bir faiz artırımına yaklaştığı yönündeki beklentilerin ağırlık kazanması ve Çin ekonomisinin hız kestiğine ilişkin piyasa algısının gelişen ülke varlıkları üzerinde yaptığı baskı şeklinde sıralanabilir.

“Piyasalar önce satar, sonra nedenini sorar”

Birçok profesyonel piyasa katılımcısının kabul ettiği kritik bilgilerden biri, “Piyasalar önce satar, sonra nedenini sorar” kuralıdır. Yukarıda söz ettiğimiz Paris saldırısının ardından Fransız borsasında yaşanan değişimler aslında bu kuralın çalıştığını kanıtlayan önemli bir örnek olabilir. Ekonomi dışı faktörlerin finansal araçlar üzerinde de genelde kısa süreli (eğer global ekonomi ve finansal sistemi etkilemeyecekse), hızlı ve derin etkiler yaptığını görürüz. Paris’te yaşanan terör saldırılarının ardından, yaşanan panik havasının küresel piyasalara ilk olarak yansıması ve ardından, global ekonomi, ticaret ve finansal sistemin çalışmaya devam etmesi için ilgili olayın büyük bir sorun olmadığına kanaat getirilmesi, “Piyasalar önce satar, sonra nedenini sorar” teorisini destekledi. Benzer örnekler, birçok farklı olay ile çoğaltılabilir (Tabi ki, Paris olaylarının dünya ticaretinin işleyişini, global ekonomiyi ve finansal sistemi sarsacak, uzun vadede etkileyecek bir olay ya da olaylar zincirinin halkası olduğunun düşünülmesi gibi bir durumda, piyasalarda yaşananlar da daha farklı olabilirdi).

“Trend ve dikkatinizi çekenler”

İnsanların algısını değiştiren ve dikkatini çeken birçok olay, çoğu zaman büyük resmin, fiyatlara yön veren temel dinamiklerin geri planda kalmasına, mukayese yeteneğinizin zayıflamasına neden olabilir. Örneğin birkaç yıl boyunca FED’in para politikasını sıkılaştıracağı beklentisi ile değer kazanan USD/TRY paritesinin, tek partili iktidara işaret eden seçim sonuçları ile (1 Kasım) artık uzun vadeli bir düşüşe geçeceğini düşünmek, ilgili yatırımcı için bir sorun olarak değerlendirilmelidir.
Bu tür bir hata yapmış olmanın nedeni bilgi eksikliği, ya da insani duyguların gerektiği gibi kontrol edilememesi olabileceği gibi, sorun, dikkatsizlik ve algı değişiminin farkına varamamaktan da kaynaklanabilir. Seçim sonuçlarının ardından piyasanın, USD/TRY paritesinde düşüşlerin izlenmesine neden olacak pozisyonlar alması gayet normaldir. Ancak ilgili hareketin gerçekleşmesinin ardından sorulması gereken en az bir soru daha olmalı! “Düşüşler devam edecek mi?” ya da “Bu gelişme, Türk Lirası’nın kazançlarını daha da genişletmesi için yeterli bir neden mi?” gibi sorgulamalar, yatırımcıyı doğru yola sevk edecek cevaplara ulaşılmasını sağlayabilir.
Dikkatli bir piyasa katılımcısı, USD/TRY paritesinde 2013’ün başlarında ivmelenen yukarı yönlü hareketin nedeninin, FED’in gevşek para politikasını artık sıkılaştırmaya başlayacağı yönündeki beklentilerin ağrılık kazanması olduğunu tespit edebilir. 2013’ün Mayıs ayına 1.79 ile başlayan kur, 2015’in Mayıs ayını 2,66 ile tamamladı. Bu süre içerisinde Türkiye’de aynı parti ile yine tek iktidar dönemi vardı. Yani 1 Kasım’ın ardından Türk Lirası’nın yepyeni bir faktör ile karşılaştığını söylemek doğru olmaz. Dolayısı ile piyasalar seçim sonuçları ile bir sürpriz yaşamış olsa da, bunun USD/TRY’de yeni aşağı yönlü bir trend oluşturmasını beklemek hatalı bir tercih olur. NOT: Tabi ki 1 Kasım seçimleri paritenin orta vadede daha hızlı yükselişler kaydetmesinin önüne geçmiş olabilir.
Profesyonel piyasa katılımcılarının dışında kalan kitlenin konuşmak ve duymak istedikleri ile yatırımcılarınkinin farklı olması doğaldır. Çünkü medya çoğu zaman para eden haberi satar ve manşetlere bunu taşır. Dolayısı ile “dikkatinizi çekenlerin” ve bir varlığın fiyatını belirleyen “trendlerin” oluşum nedenlerini doğru ayırt etmek gerekir.

“Haberler ve gerçekler”

2016 yılının, merkez bankalarından gelecek açıklamalara, bekli de çok daha fazla odaklanılacak bir dönem olacağı yönündeki ipuçları, Aralık ayının yoğun gündemi ile gelmeye başlıyor bile. Diğer taraftan dünya için jeopolitik risklerin azalacağına ait sinyaller alındığını söylemek zor. Yani Aralık ayında da şahit olacağımız gibi, piyasalar 2016’da hem para politikaları ve ekonomik gelişmeleri, hem de diğer sosyal, politik ve siyasi riskleri hesaplamaya devam edecekler. Yukarıda verdiğimiz örneklerde olduğu gibi bu süreç içerisinde, hangi gelişmenin veya bir faktörün yalnızca bir haber, hangisinin ise gerçek olduğunu doğru değerlendirmek gerekiyor.