Mesai saatine “Cuma” düzenlemesi

0
2990

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Davutoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle: "Dün gece Seçim vaatlerimizi tek tek hayata geçirmek için takvime bağlaık. Verdiğimiz sözlerden bir milim dahi olsa geri adım atmayacağız. Geçtiğimiz hafta asgari ücret komisyonu çalışmalarını tamamladı. Asgari ücret söz verdiğimiz gibi net bin 300 Türk Lirası'na yükseltildi.  Cuma günleri ile öğle tatilinin ibadet hürriyetini engellemeyecek şekilde kullanılabilmesi için Başbakanlık genelgesi taslağı hazırladık. Bu hepimizin karşı karşıya kaldığı bir güçlüktü. Bundan sonra herkes huzur içinde Cuma namazına gidecek. Gitmek isteyen gidecek istemeyen gitmeyecek. Mesaiden bir kayıp yaşanmayacak. Allah hayırlı mübarek etsin. '

'İHTİYAÇ DEĞİL ZORUNLULUK'

Türkiye'nin ana meselelerinin başında anayasa sorunu var. Yürürlüğe girdiğinden bu yana tartışılıyor. Tüm kesimler bu anayasanın Türkiye'ye dar geldiğini ifade ediyor. Milletimiz yıllardır siyaset kurumundan bu yönde adım atmasını bekliyor. AK Parti'nin kuruluşundan bu yana Türkiye'nin bir anayasa ve sistem sorunu olduğunu ifade ediyoruz. Anayasan kaynaklanan zaafları gidermek için birçok adım attık.  Türkiye'nin aradan geçen bunca yıl sonra bu anayasa değişikliğini yapması bir ihtiyacın ötesine geçerek zorunluluk halini almıştır. Biz yamalı bohça gibi değil, bütünlük perspektifiyle hazırlanmış bir anayasa istiyoruz.  Öyle bir anayasa istiyoruz ki üzerinde darbe gölgesi olmasın, insan onurunu esas alsın ve geleceğimizin büyük hedeflerine yürüyecek şartları olsun. Biz Türkiye'ye yakışan bir anayasa istiyoruz.  Bu kapsamda Meclis Başkanlığı öncülüğünde çalışma yapılmıştı.

Türkiye'nin yeni anayasaya olan ihtiyacı ortadan kalkmadı. Bu haliyle bu anayasa ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır. Tartışılması gereken husus bu anayasanın hangi ilkeler üzerinde inşa edileceğidir. Türkiye'nin yeni anayasaya olan ihtiyacı daha fazla ertelenemez. Biz iktidar partisi olarka bu görevden kaçmıyoruz. Aynı sorumluluk diğer partilerin de omuzlarındadır. Biz tüm partilerimizin sorumluluk temelinde adım atmasını önemsiyoruz. Bu kapsamda geçen hafta ilk adımımızı attık. Yeni anayasa sürecini başlatmak üzeri Sayın Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ile görüşme talebinde bulunduk. Olumlu yaklaşımlarından dolayı kendilerine teşekkürlerimiz sunuyorum. Üçümüzde 12 Eylül Anayasası'ndan memnun olmadığımızı ifade ettik. Yaptığımız görüşmelerde yeni anayasa, iç tüzük değişikliği ve AB ile ilişkilerde muhalefetin katkısında mutabık kaldık. 

TBMM Başkanı ile görüşmemizde bundan sonraki sürece öncülük etmesini isteyeceğim. Elbette farklı görüşler olacak ama burada önemli olan Türkiye'nin yararını gözetmek. En geniş mutabatın sağlanacağı ortak zeminin oluşturulması için çalışacağız. Biz öyle bir anayasa yapmalıyız ki sadece insanı esas alsın. Herhangi bir şekilde gücün tekelleşmediği, güçler ayrılığı prensibinin en iyi şekilde gerçekleştirildiği bir anayasaya ihtiyacımız var. Gücün tek meşruiyet kaynağının halk olduğu, halkın onayını almamış hiçbir mekanizmanın, hiçbir vesayet odağının meşruiyet kazanamayacağı bir yapı öneriyoruz. Kimse bize parlamenter sistemin mükemmel işlediği iddiasında bulunamaz. 140 yıldır Türkiye'de parlamenter sistem var, devam ettirelim diyenler bu sistemin dokusunu bilmiyorlardır. Milli Şef döneminde parlamenter sistemden söz edilebilir mi?

BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMALARI

Biz cari parlamenter sistemin ürettiği sorunlar göz önünde bulundurarak Türkiye için en doğru sistemin başkanlık sistemi olduğunu düşünüyoruz. Muhalefetse başkanlık sistemini tartışmadan en baştan reddediyor. Başkanlık sistemini neden her yönüyle tartışıp masaya yatırmayalım? Kimse hiçbir teklifi baştan reddetmesin. Türkiye için hangi sistem doğru ise herkes fikrini ortaya koysun. Bir sistemi otoriter yapan nasıl uygulandığıdır. Türkiye'nin konuşarak çözemeyeceği hiçbir sorunu yoktur.

ARTIK BİR KARAR VERMELERİ ŞART

Yeni anayasa ile görüşmek için kendilerine oy veren seçmenlere duyduğumuz saygı nedeniyle HDP'den de randevu talep etmiştik ancak kendilerinin aynı ciddiyetle yaklaşmadığını gördük ve randevu telabimizi iptal ettik. Biz HDP ile görüşmek istedik ama onlar aynı ciddiyette olmadıklarını gösterdiler. Biz randevu talebinde bulunduğumuzda 'Başbakan gelsin Cizre'de Sur'de neler olduğunu soracağız' dediler. Onlar hesap sorma değil hesap verme makamındalar. 

Şiddeti meşrulaştıran söylemleri bizim için kabul edilebilir değil. Terör örgütüne sözcülük yapmaya bir an önce son vermeliler. Artık bir karar vermeleri şart. Bir yol ayrımındalar. HDP, Kandil'in kanlı diline mi kendini teslim edecek, yoksa siyasetin meşru zeminine mi Kandil'in kanlı diline kendilerini teslim ederler, terörün, hendeğin, şiddetin savunucusu olmaya devam ederlerse, kendilerini muhatap almayız. Siyaseti merkeze alarak, çatısı altında bulundukları Meclis'te meşru siyaset yapmaya kalkarlarsa işte o zaman kendileri muhatap alınacak konuma gelirler. Hendek ve barikatları kınadıkları tek bir açıklamaları bile yok. devleti sonuna kadar eleştir hakaret et ama terör örgütüne söz söyleme. Terör örgütüne bunlar söz söyleyemezler. Bunların cesareti bu kadar. HDP savunduğu bu hendek siyasetinin bedelini ödeyecek, kazdığı hendeğe kendi düşecektir. Yaşananların teröristleri savunan HDP'ye siyasi bir maliyeti olacak."

GÖRÜŞLERİNİZİ PAYLAŞIN, YORUM YAPIN:

Yorum Yapın:

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.