Buna göre, geçen yıl en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki gelir farkı 7,7 kat olarak hesaplandı. Bu fark, bir önceki yıl 8 kat olmuştu.
Geçen yıl, en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik son gruptakiler, toplam gelirden yüzde 46,6 pay alırken, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 6,1 oldu.
Son yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay, ilk yüzde 20'lik gruba göre (P80/P20 göstergesi) 7,7 kat oldu. P80/P20 göstergesi kentsel yerlerde 7,2 kırsal yerlerde ise 6,5 olarak hesaplandı.
Gelir dağılımı eşitsizlik ölçütlerinden gini katsayısı bir önceki yıla göre 0,002 puan düşüş ile 0,400 olarak tahmin edildi. Katsayı, kentsel yerleşim yerleri için 0,392, kırsal yerleşim yerleri için ise 0,365 olarak hesaplandı.
Gelirin nüfusa dağılımındaki eşitsizliğin grafik gösterimi olan Lorenz eğrisinde ise Türkiye geneli için bir önceki yıla göre gelir dağılımında önemli bir değişim olmadığı görüldü.
Ortalama yıllık gelir 29 bin 479 lira oldu
Türkiye'de hanehalkı başına düşen ortalama yıllık kullanılabilir gelir 29 bin 479 lira olurken, ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelir 13 bin 250 lira olarak hesaplandı.
İstanbul bölgesi 18 bin 248 lira ile ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir geliri en yüksek olan bölge durumunda iken, burayı 16 bin 294 lira ortalama gelir ile Batı Anadolu Bölgesi izledi. En düşük ortalamaya sahip bölge ise 6 bin 920 lira ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu.
Toplam gelir içinde en fazla payı maaş-ücret gelirleri aldı
Maaş-ücret gelirleri yüzde 48,3'lük oranla toplam gelir içerisinde en fazla paya sahip oldu. Bunu yüzde 19,7 ile sosyal transferler ve yüzde 19,6 ile müteşebbis gelirleri izledi.
Sosyal transferlerin yüzde 92'sini emekli ve dul-yetim aylıkları oluşturdu. Emekli ve dul-yetim aylıkları toplam gelir içinde yüzde 18,2'lik paya sahip iken, diğer sosyal transferlerin payı yüzde 1,5 olarak belirlendi. Müteşebbis gelirlerinin ise yüzde 67,3'ü tarım-dışı gelirlerden oluştu.
Nüfusun yüzde 15'i yoksulluk sınırının altında
Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirinin yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60 ve yüzde 70'i kullanılarak farklı yoksulluk sınırları hesaplandı.
Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 50'si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre nüfusun yüzde 15'i yoksulluk riski altında kaldı. Kentsel ve kırsal yerler için hesaplanan yoksulluk sınırlarına göre, kentsel yerlerde bu oran yüzde 13,6, kırsal yerlerde yüzde 14,3 oldu.
Sürekli yoksulluk riski altında bulunanların oranı yüzde 13
4 yıllık panel veri kullanılarak hesaplanan "sürekli yoksulluk" oranı, son yılda ve önceki 3 yıldan en az ikisinde yoksulluk riski altında olanlar olarak tanımlanıyor ve sürekli yoksulluğun hesaplanmasında eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 60'ı dikkate alınıyor. Buna göre, 2012 yılında sürekli yoksulluk riski altında olanların oranı yüzde 16 iken, 2013'te bu oran yüzde 13 olarak hesaplandı.
Yaşam koşullarında iyileşme oldu
Araştırmanın sonuçlarına göre, kurumsal olmayan nüfusun yüzde 39,7'si konutunda "sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi gibi" sorunlar olduğunu beyan etti, yüzde 42,2'si oturduğu konutta "izolasyondan dolayı ısınma sorunu" yaşadı, yüzde 65,4'ü hanesinin, konut alımı ve konut masrafları dışında taksit ödemeleri ve borçları olduğunu ifade etti, yüzde 78,5'i "evden uzakta bir haftalık tatili", yüzde 49'u "beklenmedik harcamalarını" ve yüzde 75,5'i "yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını" ekonomik nedenlerle karşılayamadığını beyan etti. Kendine ait konutta oturanların oranı ise yüzde 60,7 oldu.
Maddi yoksunluk oranı düştü
Ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı olarak tanımlanan ve belirlenmiş 9 maddeden en az 4'ünü karşılayamama ya da mahrum olma durumunu tanımlayan maddi yoksunluk oranı, 2012 yılında yüzde 59,2 iken 2013 yılında yüzde 49,7 olarak hesaplandı.