Piyasalar geçen iki haftada ABD Merkez Bankası (Fed) Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantı kararı ve Fed üyelerinin yaptığı açıklamaların ardından yurt içinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) faiz kararını izledi. Gelecek hafta cuma günü ise Fitch'in Türkiye'nin kredi notu ve görünümüne ilişkin yapacağı açıklamalar piyasalar tarafından takip edilecek.
Fitch, en son 4 Nisan'da yaptığı değerlendirmede, Türkiye'nin kredi notunu "BBB-" olarak teyit etmiş, not görünümünü "durağan" olarak açıklamıştı.
Ekonomistler, 3 Ekim'de Fitch'in Türkiye'nin kredi notu ve görünümüne ilişkin yapacağı açıklamaya yönelik beklentilerini AA muhabirine değerlendirdi.
Commerzbank Gelişmekte olan Piyasalar Başekonomisti Tatha Ghose, Fitch'in Türkiye için değerlendirmesinde herhangi bir değişiklik yapmayacağını belirtti.
Türkiye'de cari açığın daraldığını ve mali durumun iyileştiğini ifade eden Ghose, buna karşın enflasyonun yüksek olduğunu ve büyümenin yavaşlama kaydettiğini, bu sebepten dolayı farklı bir değerlendirme olmayacağını dile getirdi.
"Fitch, Türkiye'nin görünümünde aşağı yönlü bir revizyon yapabilir"
TD Securities Gelişmekte olan Ekonomiler Başekonomisti Cristian Maggio ise Türkiye'de enflasyon ve işsizliğin yüksek olduğu, büyümenin de yavaşladığına dikkati çekerek, Fitch'in Türkiye'nin görünümünü durağandan negatife çevirebileceğini söyledi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) faizleri indirme konusunda baskı altında olduğunu ifade eden Maggio, Türk Lirası'nın da diğer para birimlerine göre dış şoklara karşı daha kırılgan olduğunu dile getirdi.
Maggio, Türkiye'nin konumu itibariyle jeopolitik riskleri etrafında bulunduran bir ülke olduğunu vurgulayarak, tüm bu faktörlerden dolayı görünümde aşağı yönlü bir revizyon olabileceğini kaydetti.
Capital Economics Başekonomisti William Jackson ise Türkiye'nin cari açığının hala yüksek seviyede olduğunu bu yüzden görünümde aşağı yönlü bir revizyon yapılabileceğini belirtti.
"Yatırım yapılabilir notunu kaybetmeyi beklemem"
Burgan Yatırım Başekonomisti Haluk Bürümcekçi de Fitch'in Türkiye konferanslarına da katıldığını, ama burada fazla bir renk vermediklerini vurgulayarak, hem pozitif hem de negatif gelişmelerden bahsettiklerini, negatif gelişmelerin biraz daha ağır basar gibi göründüğünü kaydetti.
"TCMB ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu üzerindeki siyasi baskı" ve "Büyümedeki yavaşlama eğilimi"nin Fitch'i rahatsız eden konular olduğuna değinen Bürümcekçi, "Ama bu konularda nihai bir değerlendirme yapmak için beklemeyi tercih edebilirler. Sonuç olarak, yatırım yapılabilir notunu kaybetmeyi beklemem ama not görünümünün mevcut global ve lokal ortamda negatife çevrilmesi çok da süpriz olmaz" ifadelerini kullandı.
"Kredi derecelendirme kuruluşlarından not ve görünümde bir değişiklik yapmasını beklemiyoruz"
Odeabank Ekonomik Araştırmalar Müdürü İnanç Sözer ise, kredi derecelendirme kuruluşlarından not ve görünümde bir değişiklik yapmasını beklemediklerini söyledi.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının son açıklamalarına bakıldığında, siyasi istikrara dair kaygıların ve makroekonomik tarafta da enflasyon ve cari açığın ön plana çıkarıldığını gözlemlediklerini belirten Sözer, siyasi istikrarın güçlendirilmesi konusunda cumhurbaşkanlığı seçimlerinin geride kalması ve akabinde yeni hükümetin kurulması ile birlikte kaygıların hafiflemesi gerektiğini düşündüklerini ifade etti.
Yeni hükümet programında hukukun üstünlüğüne, tarafsız ve bağımsız bir yargı sistemine yapılan atıfların ve Türkiye'nin yeniden Avrupa Birliği çıpasına odaklanması sayesinde yaklaşık 1,5 senedir kötüleşen yatırımcı algısının tersine dönmesi gerektiğini dikkati çeken Sözer, makroekonomi tarafında ise enflasyonda en kötüye yaklaşıldığını ve cari açıkta da düzeltme sona erdi denilirken petrol fiyatlarındaki son düşüşlerin kalıcı olması durumunda iyileşmenin sürdüğünün görülebileceğini aktardı.
"Cari açıkta düzeltme durdu derken, petrol fiyatlarındaki son düşüş kalıcı olursa yeniden başlayacaktır" diyen Sözer, 12 aylık cari işlemler açığının 2013 sonundaki 65 milyar dolardan, temmuz ayı itibarıyla 48,5 milyar dolara gerilediğini ve ağustos ayında ise 47,7 milyar dolara inmesini beklediklerini kaydetti.
"Türkiye ekonomisinin yılbaşına göre daha iyi bir seviyede olduğunu düşünüyoruz"
İç talebin yılın geri kalanında kademeli bir şekilde süreceği öngörülerine rağmen, petrol fiyatlarındaki son düşüşün kalıcı olması durumunda cari açığın 45 milyar doların da altında kalabileceğini vurgulayan Sözer, Türkiye ekonomisi açısından mevcut koşullar altında, Fed'in faiz artırımlarına mümkün mertebe geç başlaması, petrol fiyatlarındaki son düşüşün sürmesi, jeopolitik risklerin hafiflemesi ve yurt içinde geçmiş on yılda olduğu gibi yatırımcı algısını iyi yönetebilecek bir yönetim anlayışının tesis edilebilmesinin çok olumlu olacağını belirtti.
Türkiye'de on yıl aradan sonra bir ekonomik programın hayata geçirildiğini dile getiren Sözer, şöyle devam etti:
"Adını bizim 'Sürdürülebilir Ekonomiye Geçiş Programı' olarak isimlendirdiğimiz program, henüz daha yolun başındayken ve daha yapılacak birçok şey varken, zorlu bir yılda da meyvelerini verdi. Türkiye ekonomisinde ilk defa hem net ihracat hem iç talep büyümeye katkı yapar hale geldi. Türkiye'nin ihracatının dünyadaki payı yakın dönemin en yüksek seviyesine ulaştı.
Görece yüksek petrol fiyatlarına rağmen bir risk göstergesi olan dış ticaret haddi (ihracat fiyatlarının ithalat fiyatlarına oranı) kriz öncesi seviyeye yükselerek, makroekonomik istikrarda iyileşmeye işaret etti. Cari açıkta düzeltme durdu derken, petrol fiyatlarındaki son düşüş kalıcı olursa yeniden başlayacaktır. 2014 yılını yüzde 3,1 büyüme, yüzde 5,5 cari açık ve yüzde 8 civarı enflasyon ile tamamlayabiliriz. 2013 yılı ile (sırasıyla yüzde 4,1, 7,9, 7,4) kıyaslandığında, daha sürdürülebilir olduğu gözlemleniyor. 2015'te yüzde 3,5- 5,5 – 7 ile daha da iyi bir seviyeye gidebiliriz."
Türkiye ekonomisinin makroekonomik istikrarının süregelen jeopolitik risklere ve küresel zorluklara rağmen, yılbaşına göre daha iyi bir seviyede olduğuna dikkati çeken Sözer, bu perspektifte kredi derecelendirme kuruluşlarından negatif (not veya görünüm indirimi) bir aksiyonu Türkiye'nin hak etmediğini kaydetti.
Sözer, gelecek dönemde daha olumlu değerlendirmeleri alabilmenin yolunun ise daha rekabetçi bir ekonomi olabilmek adına on yıl aradan sonra hayata geçirilen "Sürdürülebilir Ekonomiye Geçiş Programı"nı güçlendirerek, sıkı sıkıya bağlı kalınmasına ve dolayısıyla makroekonomik istikrardaki iyileşmenin kuvvetlendirilmesine bağlı olduğunu ifade etti.